İki kutuplu medya | Bülent Sağlam
"Medyadaki ayrışma ve kutuplaşma elbette ki yaşadığımız toplumun bir yansımasıdır. Başkanlık sitemi bütün dünyada siyasal eğilimleri iki parçaya ayırmakta. Toplumun kahir ekseriyeti iki siyasal anlayış üzerinde yoğunlaştığında çok küçük bir kesim kalabalığın dışında vaziyet alıyor. Medyanın da bu toplumsal yapıya uygun hareket etmesi doğal görünüyor."
Yıllardır ABD seçimleri sırasında duyardık. Demokratları destekleyen Medya, cumhuriyetçileri destekleyen medya diye. O sıralar bizde sağ, sol, radikal, liberal, merkez vesaire çok renkli ve çeşitli bir medya mozaiği söz konusuydu.
Bizdeki mevcut duruma bakıldığında artık medyada iki kutuplu bir anlayışın hakim olduğunu söylemek ileri bir iddia olmaz. Bu durumu kısaca iktidar yanlısı ve muhalefet yanlısı medya şeklinde formüle edebiliriz.
Malum, basına 4. Kuvvet deniyor ve bu yönüyle toplumsal etkisi veya kamu yönetimi bakımından en önemli 4 kuvvetten biri sayılıyor. Nitekim geçmişte basın yayın okullarının siyasal bilgiler fakültesi bünyesinde kurulması da basın faaliyetinin siyasal olduğunun bir göstergesi olsa gerek.
Türkiye’de başkanlık sisteminin işlemeye başlamasıyla birlikte medyadaki kutuplaşma daha da netleşti. Büyük mecralar da dijital kanallar da kendi aralarında ayrışmaya başladı. Sonrasında çeşitli adlandırmalar geldi. Yandaş medya, Candaş medya, havuz medyası ve son olarak da Fondaş Medya. Bu isimlendirmeler aslında birbirinden ayrı görünen mecraları ve kuruluşları tek çatı altında değerlendirme amaçlıydı. Yandaş zaten adı üstünde iktidar yanlısı, candaş dedikleri muhalif basın, bu yıl içinde yabancı ülkelerden fonlandıkları ayyuka çıkan mecralara ise fondaş denildi.
Konvansiyonel medya şimdi büyük bir tehdit altında. Dijital medyanın hızlı büyümesi, etki alanını artırması, reklam pazarını ele geçirmeye başlaması geleneksel mecraları bir dönüşüme mecbur etti. Bazı gazeteler kağıda basılmamaya başlandı, Büyük medya kuruluşları kendi dijital mecralarını kurdu. Yayın mecralarının sayı ve çeşitliliği artsa da siyasal tavır bakımından dijital mecralar da iki kutup olarak vaziyet aldı.
Medya kuruluşları elbette finans kaynaklarına ihtiyaç duyar. Hayatta kalabilmek için para kazanmaları, çalışanlarına maaş ödemeleri gerekir. İşte bu paranın kaynağı medya kuruluşları arasındaki ayrışmanın da temel nedenini oluşturuyor.
Medyadaki ayrışma ve kutuplaşma elbette ki yaşadığımız toplumun bir yansımasıdır. Başkanlık sitemi bütün dünyada siyasal eğilimleri iki parçaya ayırmakta. Toplumun kahir ekseriyeti iki siyasal anlayış üzerinde yoğunlaştığında çok küçük bir kesim kalabalığın dışında vaziyet alıyor. Medyanın da bu toplumsal yapıya uygun hareket etmesi doğal görünüyor.
Özgür basın denen bir ütopya var bilirsiniz. Basının özgür olması doğası gereği pek de mümkün görünmüyor. Bu noktada en büyük eleştiri iktidar destekçisi medyanın devlet kaynaklarıyla desteklenmesi üzerinde yoğunlaşıyor. Aslına bakarsanız belirli kriterleri karşılamak şartıyla hangi taraftan olduğuna bakılmaksızın devlet kaynaklarıyla bütün yazılı basın destekleniyor. Peki muhalif medyanın durumu ne? Orada da çeşitli destekler var. Sadece bir bankanın yıllık reklam medya planlamasına bakıldığında durum net olarak görülecektir.
Temel sorun, ülkemizde reklam pazarının hala istenen hacme ulaşmaması olabilir. Yunanistan bize göre kat kat küçük olmasına rağmen reklam pazarlarımız neredeyse aynı büyüklükte. İdeal olan şudur ki medya kuruluşları sadece paralı ilanlarla ayakta durabilsin. Ama yakın vadede bunun olması mümkün görünmüyor. Siyasetin kutuplaştırdığı medya manzarasına daha uzun zaman şahit olacağız.
Bir temenni olarak şunu söyleyeyim: Medya kuruluşlarımız iki kutuplu ama tek eksenli olsun. O eksen Türkiye eksenidir.