2023 Cumhurbaşkanlığı seçimlerini kim kazanacak?

2023 cumhurbaşkanlığı seçimlerini kim kazanacak?

Herkes bu sorunun cevabını merakla bekliyor.

Seçimlerde, Türkiye’nin iki ana siyasi kutbu karşı karşıya gelecek.

Biri, başını CHP’nin çektiği, Batı uygarlığı değerlerini bayrak edinmiş Millet İttifakı, diğeri ise Türk-İslam medeniyetinin değerlerini ön plana çıkaran Cumhur İttifakı.

Bu iki akım, siyasi tarihimize adeta damgasını vurdu.

Kökü Lale Devri’ne kadar dayanır.

Osmanlı’da 1700’lü yılların sonuna kadar işler çok iyi gider.

Kimse Batı’nın yüzüne bile bakmaz.

Hatta tam tersi.

Batı’da Türk hayranlığı vardır.

Osmanlıdan etkilenen Batı Avrupalılar (özellikle Fransızlar) Türköri adı verilen 200 yıllık bir moda akımı bile başlatır.

Cephelerdeki savaşlar kaybedilip, işler kötü gittiğinde ise, ki tarihler 1800’lü yılları gösteriyordu, atalarımız, ne olacak bu memleketin hali diyerek batının üstünlüğünü alt etmeyi düşünmeye başlar.

Kimisi Fransız devriminin mucidi Frenkler gibi olalım,

Türk ve Müslüman gelenekleri boş verelim, kurtuluş Batı kültüründedir, der.

Rönesans ve reforma imza atmış batıyı taklit edelim, der

Kimisi de Türk ve İslam kültüründen uzaklaştığımız için bunlar başımıza geldi, dine, kültürümüze sıkı sıkıya yapışalım der

Orta yolu bir türlü bulamazlar.

Padişahlar ise, Batı’nın askeri tekniğini alalım ama geleneklerimizden de taviz vermeyelim kafasındadır.

Askeri tıbbiye, mühendishane, tophane gibi okullar açarlar ilk başta.

Sonra Osmanlının zeki çocukları Avrupa’ya okumaya gönderilir, Batının gizli sırrını almaları için.

Batılılaşma yavaş yavaş başlamıştır, ama devlet gelenekçi padişahların elindedir.

Osmanlının Evropalarda okumuş çocukları rahat durmazlar.

Bu iş teknikle olmaz, bak Avrupa’da krallar devrildi, demokrasi geldi, demokrasiyi de alalım diye tuttururlar.

Demokrasi de tek başına yetmez bir de demokratik insan lazım, devlet yönetim sistemini de değiştirelim, demeye başlarlar.

Batılı dostlarından destek alarak her emellerini gerçekleştirmeye karar verirler.

Önce Tanzimat, sonra Islahat fermanı derken iş I. Meşrutiyet’e kadar dayanır.

O tarihlerde Batı yanlıları, devlet bürokrasisinde o kadar güçlenmişledir ki, II. Abdülhamit'i anayasayı ilan etmesi şartıyla padişah yaparlar.

Böylelikle 1876 yılında ilk Anayasa II. Abdülhamit tarafından ilan edilir.

Peşi sıra ilk seçimler yapılır ve Meclis-i Mebusan kurulur.

Böylelikle meşruti yönetim dönemi başlar.

İşte en derin yarılma da bu dönemde olur.

Abdülhamit kısa sürede gücü ele geçirir, Anayasayı kaldırır, meclisi fesh eder, bürorasideki meşrutiyet yanlılarını kovar ve mutlak hakim olarak Osmanlıya hükmeder.

Osmanlının Avrupa’da okumuş çocukları ise iktidarı alabilmek için 30 yıl daha beklemek zorundadır.

Ta ki II. Meşrutiyete kadar.

Takvim yaprakları 1908 yılını gösterdiğinde Ordu içindeki İttihat ve Terakki yanlıları isyan eder.

Bu isyanı, Abdülhamit tarafından yurt dışına kovulan Jön Türkler de destekler.

Padişah II. Abdülhamit ikinci kez meşrutiyet ilan etmek zorunda kalır.

Anayasa tekrar yürürlüğe girer, seçimler yapılır, meclis kurulur, seçimleri kazanan İttihat ve Terakki devleti yönetmeye başlar.

Daha sonra 31 Mart vakası bahane edilerek, II. Abdülhamit tahttan indirilir, sürgüne gönderilir.

1909'da Anayasa’da yapılan bir dizi radikal değişiklikle padişahın yetkileri "sembolik" bir düzeye indirilir.

Artık bütün kararları meclis ve onun içinden çıkan İttihat ve Terakki hükümeti alacaktır.

Abdülhamit'in yerine ise kukla bir padişah getirilir.

Ne kadar tanıdık geliyor değil mi?

Sanki tarih tekerrür ediyor gibi.

Abdülhamit sonrasında ittihat ve Terakki'nin önde gelenleri Enver, Talat ve Cemal paşalar, yani Alman hayranı batılılaşma taraftarları devleti ele geçirir.

Osmanlıyı I. Dünya Savaşı'na sokup mağlup olunca yerle yeksan olurlar.

Dağılmış Osmanlıyı Kurtuluş Savaşı ile toparlayan Mustafa Kemal olur.

O da Batı uygarlığına, onun değerlerine inanan bir Osmanlı paşasıdır.

İşte ikinci en derin siyasi yarılma da Mustafa Kemal zamanında olur.

Önce Osmanlıyı tasfiye eder, yerine yepyeni bir devlet kurar.

Saltanat kaldırılır, hanedan sürgün edilir.

Kemal paşa, geleneksel bütün kurumların neredeyse tamamını ortadan kaldırır.

Yerine Batı uygarlığının muadili kurumlar kurar.

Kılık kıyafetten takvime, müzik zevkinden harflere kadar hemen hemen her şey değişir.

II. Abdülhamit döneminde devlet Gelenekçilerin elindedir.

Cumhuriyet döneminde ise devlet Batılı değerleri benimsemiş zümrenin eline bir kez daha geçer.

Gelenekçiler devleti yönetmek için 30 yıl daha beklemek zorundadır.

Gel zaman git zaman yıl 1950’ye dayandığında serbest seçimlerde iktidar bir kez daha gelenekçilerin yönetimine geçer.

Ancak bir fark vardır.

Devlet halen, tüm bürokratik kadrolarıyla batı uygarlığını benimseyen zümrenin elindedir.

Gelenekçiler, siyasette başarılı oldukça darbe yapılır, partiler kapatılır, liderleri ya idam edilir ya da sürgüne gönderilir.

Ya Ecevit! Dediğinizi duyar gibiyim, peki o neden sürgün edildi de partisi CHP kapatıldı?

O yoldan çıktı.

Önce Kurtuluş Savaşı kahramanı İsmet İnönü’yü devre dışı bıraktı.

Batıya karşı durarak Kıbrıs Fatihi oldu.

Sonra da ortanın solu falan dedi.

İşçi, emekçi hakkı derken hoooop sistem dışı

Darbeydi, Özaldı, koalisyon hükümetleri falan derken zaman hızla geçer ve 2002 yılında 19 yıllık Tayyip Erdoğan dönemi başlar.

İşte bu da üçüncü ve en büyük siyasi yarılmanın olduğu andır.

Tarihsel süreç içerisinde gelenekçiler zaman zaman siyaseten devleti yönetebilse de

Tam kontrol hiçbir zaman onlarda olmadı

Son birkaç seneyi hesap etmezsek

Tayyip Erdoğan’ın döneminde de bu böyle oldu

Görünmez bir el her fırsatta engel çıkardı

Bilmem kaç el kaosa kalktı

Seni başkan seçtirmeyiz,

Aday olma, olma tehditleri

Muhtar bile olamazsın diye alay etmeler

Yetmedi gezi olayları, FETÖ kumpasları

O da yetmedi 15 Temmuz

Bakalım cumhurbaşkanının başına daha neler gelecek

İşte size kısaca özetlemeye çalıştığım 200 yıllık bu tarihsel yarılmanın en büyük final maçı 2023 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde olacak

Batı uygarlığı değerlerini benimseyenler, diğer bir deyişle Uygarlıkspor, Türk-İslam medeniyetinin değerlerini benimseyenlerle, yani medeniyet spora karşı mücadele edecek.

Adaylar belli olup meydanlara inmeye başladığında maç da başlamış olacak.

Gelenekspor’da her maçı kazanmanın verdiği bir rehavet var

Bunun yanı sıra 19 yılın getirdiği bir yorgunluk, yıpranmışlık ve zamanım tortusu pek çok sorun da var

Ancak yine de bu maçı cepte görüyorlar

Başlarında siyasi tarihi adeta baştan yazan tecrübeli bir teknik direktörleri var

Ancak Uygarlıkspor öyle mi?

Onlar yenildikçe daha da hırslandılar

Her maç sonrası aşağılanmaktan ve kaybetmekten bıktılar

Son yerel seçim başarısı ise onları ümitlendirdi

Tabi Batılı dostlarından aldıkları destek de onları daha da güçlendirdi

Bir de Gelenekspor’dan yaptıkları yeni transferler güçlerine güç kattı.

Hatta 10 yıldır her çıktığı maçı kaybeden teknik direktörlerinin işe yarar bir taktiği olduğuna da inanıyorlar

Parça parça olan muhalefeti tek bir çatı altında birleştirme fikri

Yani İstanbul modeli

Geriye tek bir şey kaldı

Bi de Messih ayarında bir aday buldular mı

Bu iş tamam

Şimdiden şampiyonluk turu atmanın hayalini kuruyorlar

Ancak seçim süreci kıran kırana bir mücadeleyle geçecek

Her derbi maçında olduğu gibi futbol dışı pek çok çirkin hareket de yaşanacak

Ayağa basmalar, dirsek atmalar, yalandan penaltı alma girişimleri, hakemin üzerine yürümeler vesaire

Masa başı şike girişimleri dahi olacak

İşin doğası maalesef bu, amaç sadece kazanmak olunca her yol mubah

Centilmenlik ve futbol hak getire

Bitiş düdüğü seçim akşamı çalacak

Oylar sayılıp sonuçlar açıklandığında

Kazanan taraf bayram edecek

Kaybeden taraf derin bir şok yaşayacak

Hatta bunu hırçınlık düzeyine kadar taşıyacak

Daha sonra, önümüzdeki maçlara bakacağız, diyecek

Bir dahaki büyük final maçını kazanmak için

Önce teknik direktörünü değiştirecek

Sonra takıma yeni transferler yapacak

Ve bir sonraki maça hazırlanacak

9 şiddetinde büyük bir derbiye hazır mısınız?

Hem seçim sürecinde

Hem seçim anında

Hem de seçim sonrasında

Büyük buluşma 2023 haziranda

Bayrakları hazırlayın

200 yıllık siyasi mücadelenin final maçı, bizi bekliyor

Aslında burada noktayı koymalıydım

Çok da güzel bir final olurdu.

Ama hikâye burada bitmiyor

200 yıllık bu derin siyasi yarılmanın büyük bir bedeli oldu

Kutuplaşma

İki taraf adeta birbirinden nefret ediyor

Ve siyasi düşmanını yok etmek için elinden gelen her şeyi yapıyor

İdam, sürgün, suikast, darbe, terör, ihanet, baskı, algı operasyonu, yalan dolan…

Yetmiyor yabancı ülkelerden de maddi ve manevi destek alıyor

Sizin anlayacağınız, 200 yıldır zaman zaman şiddetlenen, huzurumuzu kaçıran gizli bir iç savaş yaşıyoruz

Hepimizi tüketen görünmez bir iç savaş

Siyasi tarihimiz artık bitmesini istediğimiz kanlı intikamlarla, acımasız rövanşlarla dolu

Keşke bir lider çıksa

İkiyi bir yapsa

Siyaseten bir Tevhid, yani birlik kursa

Çoğu tek, yoğu var yapsa

İki kardeşin giriştiği bu 200 yıllık kanlı düşmanlık yerine, barışı getirse

Bizi bitiren bu kan davasına son verse

Gücümüzü birbirimizi yok etmek yerine

Bu cennet vatanı daha da güzel hale getirmek için kullansa

Hani tarih kitaplarında okuruz ya, aralarında husumet olan tüm boyları birleştiren Mete Han gibi bir lider çıksa

Nefretin yerine kardeş sevgisini hakim kılsa

Batı uygarlığıyla doğu medeniyetini birleştirse, yerine medeni bir uygarlık kursa,

Her şey zıttı ile kaim olmasa,

Zıtlıkların üstüne çekip çıkarsa bizi

Köklerini iki kaynaktanda besleyen bir ağaç gibi, özgür, hür ve bağımsız…

Ne güzel olurdu değil mi?

Bu anı hayal edin

Bir gün mutlaka gerçek olacak

O gün bugün değil!

Size daha iyi hizmet sunabilmek için çerezleri kullanıyoruz